3 Mart 2017

Çocuklarla Londra


2016 haziran ayında çocuklarla beraber 4 günlüğüne Londra'ya gittik. Planı çocukların keyif alacağı, bizim de kafa dinleyeceğimiz şekilde yaptık.

Pound'un değerinin yüksek olmasından bağımsız öncelikle Londra çok pahalı bir şehir. Dolaşırken aklınızdan sürekli kur çevrimini yapmamak daha faydalı olur, biz genelde büfelerdeki 1 şişe su fiyatını baz alıp ona göre alacağımız, yiyeceğimiz şeylerin pahalı ya da uygun olup olmadığına bakıyoruz.

Şehre Ulaşım
Sabiha Gökçen'den kalkan uçak ile Londra Gatwick havaalanına indik. Havaalanından merkeze express trenler var, ama biz zaten 4 kişi olduğumuz ve oradan da aktarma yapacağımız için gitmeden internetten shuttle ayarladık. Kalacağınız yere ulaşım süre yaklaşık 1.5 saat sürdü. Biraz şehirdışı bölgelerin turunu yapmış olduk; sıra sıra evleri, kentin sıradan bölgelerini gördük, uçakta film izleyeceğim diye uyumayan çocuklar da yolda biraz dinlendi. Şehir merkezine varış süremiz birazcık uzasa da, ama yolculuk keyifliydi.


Konaklama
Londra'nın hem pahalı olmasından hem de 4 gece kalacağımız için biraz da çocuklarla daha rahat edelim diye apartment tipi yer kiraladık. Yan sokağımızda British Museum vardı, şehirde yapacak o kadar şey var ki inanın bu kadar yakın kalmış olmamıza rağmen müzeyi gidip göremedik. Apartment 2 farklı metro durağına çok yakındı, Russell Square'in içinden geçerek gidilen durağı kullandık biz genelde. Metro durağının tam karşısında market var, akşam dönüşte alışveriş yapıp odamıza döndük. Apartmentta kaldığımız için çocuklar arka odada uyuduktan sonra biz salonda oturup ertesi günün planını yaptık, fotoğraflara baktık vs.

Ulaşım
Eşim ve bana Oyster kart aldık, bittikçe yükledik. Şehir için ulaşım gayet iyi, otobüs/metro ile istediğimiz yere kolayca gittik. Yanında yetişkin olduğunda 12 yaşına kadar tüm çocukların ulaşımı ücretsiz.
Daha önceden giden bir arkadaşımızın tavsiyesiyle yanımıza çocukların scooter'ını almıştık. Metroya in bin zamanlarında bile taşımak sorun olmadı, metro içinde yollarda çocukların bizim yürüme hızımızı yakalamalarını sağladı. Zaman zaman yorulduklarında scooterın üstüne çömeldiler dinlendiler, elimizdeki torbaları asıp taşımayı kolaylaştırdık. Parklara gittiğimizde özgürce sürmenin keyfini çıkardılar. Sözün özü ısrarla tavsiye ediyoruz.

Yeme İçme
Odada mutfak olduğu için kahvaltımızı kendi aldığımız malzemelerle hazırladığımız için gayet hesaplı oldu. Gün içinde gezme süremizi uzatmak için sandviç, tost hazırlayıp, meyve yıkayıp çantaya attık. Kuruyemiş de aralarda hem yürü hem atıştır için pratik bir yöntem. Ha bu kadar yeme içme desteğine rağmen yemek için hiç mi mola vermedik, verdik. Gün içinde o kadar çok yürüyüp dolaşıyorduk ki daha ikindiye kalmadan çantadaki yiyecek stoğu tükeniyordu. Nerelerde yedik sorusuna gelince:

  • Pizza hut'ın 12:00-16:00 arası istediğin kadar ye ile bir öğleni geçiştirdik.
  • Marks&Spencer'ın içinde yer alan hızlı yeme yerinde atıştırdık, hatta hazır soyulmuş meyvelerden alış enerji yüklemesi yaptık. 
  • Nandos diye tavuk üzerine uzmanlaşmış Portekiz restoranında yedik.
  • O kadar geldik bir görmeden olmaz diye Jamie Oliver'in restoranına gittik.
  • Son 1 akşam da odada peynirli makarna ve salata yapıp yedik.
Çocuklarla nereleri gezdik kısmı umarım çok yakında :)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...